İngiliz çağdaş romancılarından Peter Ackroyd, Victor Frankensteinin Vaka Defteri (2008) adlı eserinde, Mary Shelleynin 1818de yazdığı ve artık kanon olarak kabul edilen İngilizce adıyla Frankenstein, or The Modern Prometheus romanını yeniden kaleme alarak gotik eserlerde karşımıza çıkan kötücül ikiz karakterler (doppelganger) yaratma geleneğine yeni bir yorum getirmiştir. Bu kötücül ikiz, Ackroydun eserinde roman kahramanı olan Victor Frankensteinın bastırılmış dürtülerinin bir dışa vurumu olarak kendisini gösterir. Psikolojik sorunları olan kahramanının yaşadıklarının anlatıldığı bir vaka defteri olarak sunulan bu eserinde romancı, post- modern döneme ait gotik cinayet romanı örneği sunmaktadır. Bu yönüyle, Ackroydun romanı gerçek ile kurmaca arasındaki ilişkiyi sorunsallaştırması bakımından günümüz okurunun be klentilerini karşılayan ve bilinen bir öykünün yeniden yorumlanması da olsa özgün kabul edebileceğimiz bir eserdir.
Peter Ackroyd in his 2008 novel The Casebook of Victor Frankenstein establishes a free- play intertextual world through adopting Mary Shelleys canonical novel Frankenstein, or The Modern Prometheus (1818) as his palimpsest where he reworks the tradition of the doppelganger (evil twin) whose depiction has its roots in the Gothic. In Ackroyds version, the doppelganger changes into the inventive incarnation of the repressed desires of his pivotal character, Victor Frankenstein, and the novelist is able to offer his genuine narrative of a postmodernist serial murderer gothicthis time given in the form of a casebook that psychologically disturbed Victor ke eps. In The Casebook of Victor Frankenstein , Ackroyd manages to give way to a new weltanschauungsatisfying the intellectual needs of the twenty- first century by problematizing the relationship between the real and the hallucinatory, and also between the author and the text to question the role of the author as the creator.