Thought to be revealing the features of “undemocratic” regimes, Nineteen-Eighty Four has been narrowly interpreted as a warning for future generations. Orwell, however, is not defensive or aggressive about any certain political system in the novel. In this respect, he solely uncovers the power relations that are central not only to all forms of political systems, but also to life itself. He analyzes power relations within the context of language, and emphasizes the necessity of paradoxes which underlie these relations.
The relationship among power, language, and truth has always been a controversial subject. Reality is shaped by language, and this reality-constructing capacity makes linguistic systems integral to power relations. Finally, by depicting a state called Oceania which uses paradoxes as a means of continuing its power, Orwell reveals the paradoxical nature of power politics. Through an analysis of power relations, Orwell brings under discussion the interactive relation among power, language, and truth.
“Antidemokratik” rejimlerin özelliklerini göz önüne serdiği düşünülen Nineteen Eighty-Four, gelecek nesillere yönelik bir uyarı olarak dar kapsamda yorumlanmıştır. Ancak, Orwell, romanda belirli bir siyasi sisteme karşı savunucu veya saldırgan bir tutum izlemez. Sadece politik sistemlerin merkezinde değil, aynı zamanda yasamın merkezinde yer alan güç ilişkilerini açıga çıkarır: Güç ilişkilerini dil bağlamında inceler ve bu ilişkilerin temelini oluşturan paradoksların gerekliliğini vurgular. Güç, dil ve gerçek arasındaki ilişki her zaman tartışma konusu olmuştur. Gerçek, dil ile oluşturulur ve dilin gerçeği oluşturma özelliği, onu güç ilişkilerinin ayrılmaz bir parçası yapar. Sonuçta, Orwell, gücünün devamını sağlamak için paradoksları araç olarak kullanan Oceania isimli bir devleti anlatarak, güç politikalarının paradoksal yapısını ortaya çıkarır. Orwell, güç ilişkilerini inceleyerek güç, dil ve gerçek arasındaki etkileşimli ilişkiyi tartışmaya sunar.