Bu tez William Harrison Ainsworth'ün The Lancashire Witches (1848) adlı romanında cadı figürünün 16. ve 17. yüzyıl Avrupa'sındaki metinler ve söylemdeki oluşumunu inceler. İngiliz edebiyatının Viktorya dönemi temsilcisi olan bu roman, karakterlerini ve olayları Pendle'da düzenlenen cadı avlarının tek 'tarihsel' anlatımı olan Thomas Potts'un The Wonderful Discoverie of Witches in the Countie of Lancaster (1613) eserinden alarak kurgulaştırır. Bu çalışma Michel Foucault'nun "söylem ve iktidar" kuramını kullanarak, cadı avı kavramının ataerkilliğin tüm dünyada uyguladığı "epistemik şiddet" aracılığıyla nasıl kadın avı kavramı ile eşanlamlı hale geldiğini tartışır. Hristiyan teolojisinin, demonolojisinin ve engizisyonun uyguladığı bu şiddet, romanda kadınların doğası gereği özünde nasıl kötü ve gühahkar olduğunu gösteren tasvirlerle kadın kimliğinin nasıl bu epistemik şiddete mağruz kaldığını gösterir. Özellikle Thomas Potts karakteri, ataerkilliğin temsilcilerinin kendi siyasi çıkarları için, egemen güç tarafından üretilen bu söyleme nasıl dayandığını vurgular. Temel amaç, bu söylemsel şiddetin kadın bedeninin erkek egemenliği için yaydığı iğdiş kaygısı nedeniyle üretildiğini göstermektir. Bu kaygı roman içerisinde belirli cadıların anormal betimlemeler ile tasvir edilmesine yol açar. Cadı Nan Redferne'in yer aldığı işkence sahneleri, ataerkilliğin bu iğdiş edilme kaygısının üstesinden gelmek için nasıl baskı uyguladığını ve cadının "iğrenç" bedenini fetişleştirdiğini ortaya koyar. Özellikle Mother Demdike ve Alice Nutter karakterleri ataerkil düzeni ve erkek egemenliğini kadın cinsiyet kimliğine uygunsuz davranışlarıyla tehdit ederek, bu iğdiş edilme kaygısının vücut bulmuş hali olarak cadı ismi altında canavarlaştırılmıştır.
This thesis explores the textual and discursive construction of the witch figure in 16th and 17th century Europe through William Harrison Ainsworth's The Lancashire Witches (1848). As a Victorian representative of English literature, the novel accounts a fictionalized version of the Pendle witchcraft trials that were held in 1612 while taking its characters from the only 'historical' recount of the trials, Thomas Potts' The Wonderful Discoverie of Witches in the Countie of Lancaster (1613). Using Michel Foucault's theory of "power-knowledge interrelationship", this study argues how the concept of witch hunt had become synonymous with women hunting, made possible by, what Gayatri Chakravorty Spivak calls, the "epistemic violence" that was exercised by patriarchy over the female body. This defilement of the constituted knowledge of women is explained with the depictions within the novel that shows how the female sex was branded essentially evil and sinful by their nature, through discursive and textual means that Christian theology, demonology, and the inquisition had manufactured. The character Thomas Potts highlights how the agents of patriarchy hinged their arguments on the discourse that is created by the dominant power during the trials, especially for their own political benefit. The main aim is to show how the female sex was epistemically violated by the produced knowledge of these institutions because of the castration anxiety that the "abject" female body emanates for the male dominance, which is underlined by the visually 'unnatural' descriptions of certain witches. The torture scenes featuring the witch Nan Redferne reveals how patriarchy applies coercion and fetishizes the "abject" body of the witch to overcome this castration anxiety. The characters Mother Demdike and Alice Nutter reveal the figure of the witch to be another "monstrous-feminine" that threatens the patriarchal order and male dominance through their gender transgressive behaviour as prime examples of the "castrator woman".