2011 yılında patlak veren Suriyeli Mülteci Krizi ile birlikte yaklaşık 13 milyon
Suriyelinin yerinden edildiği bilinmektedir. Türkiye ağırladığı yaklaşık 3,5
milyon Suriyeli (kayıtlı) ile beraber, söz konusu krizin neden olduğu
hareketlilikte merkezi konuma gelmiştir. Çalışmanın amacı, Suriyelilerin
Türkiye içindeki hareketliliğine ve ülke/kent ekonomisi ile kültürel, sosyal
ilişkilere dahil olma biçimlerine odaklanarak, çok-aktörlü, çok-boyutlu ve
çok-ölçekli bir yaklaşım adapte ederek, krizin planlama ve kentsel politika
alanına giren boyutlarını tartışmaktır. Tartışma, mevcut yazın ve İstanbul
Tarlabaşı’nda 2011 ve 2016 yıllarında tarafımca gerçekleştirilen saha
çalışmalarının bulgularından faydalanılarak gerçekleştirilmiştir. Mülteci
krizinin yerel/kentsel boyutları “kaynak, hizmet ve olanaklara erişim
sorunu” ile “kültürel, sosyal ve sosyo-mekansal sorunlar” olarak 2 temel
başlıkta ele alınmıştır. Çalışma, belirli bir kent veya bölgeye
odaklanmayarak, krizin devam etmesi halinde, uzun erimde kentlerimizi
bekleyen planlama sorunlarını genel hatlarıyla tarif etmektedir.
It is known that approximately 13 million Syrians were displaced along with
the Syrian Refugee Crisis that broke out in 2011. Through hosting 3.5
million Syrians Turkey has gained a central poisition in global refugee
mobility The aim of this study is to put forward the crisis’ various
dimensions that (in)directly concern planning and urban policy discourses
in Turkey. The discussion was made through adapting a multi-actor, multidimensional and multi-scalar approach that takesinto account the internal
mobility of Syrians in Turkey and their engagement/disengagement with
urban economy and urban social relations. To carry out the discussion,
existing literature and the findings of field works made in Istanbul Tarlabaşı
in 2011 and 2016 (by the author) were used. The local / urban dimension
of the refugee crisis were discussed in 2 headings as “access problem to
resources, services and opportunities” and “cultural, social and sociospatial issues”. The study does not focus on a specific city or region, instead,
it aims to describe the potential problem areas that concern planning
practices and urban policies in Turkey, as if the crisis continues.