Bu çalışma Absürd Tiyatro, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra 1940'ların sonlarında Avrupa'da kökenli bir edebiyat türü çerçevesinde Tom Stoppard oyun Rosencrantz ve Guildenstern Are Dead şiddet ve ölüm teması ile ilgilidir. Temelde, canlı Rosencrantz and Guildenstern bir analiz kağıt merkezleri ölüm ve şiddet konulu özel bir vurgu ile (1966) Are Dead. Ayrıca, referanslar üzerinde Godot'yu Beklerken etkisini vurgulamak için Godot (1949) bekliyorum Samuel Beckett'in oyun yapılacaktır 'Rosencrantz ve Guildenstern Are Dead'. Bu karşılaştırmalı yaklaşım sayesinde, kimse bu tema Absürd Drama geleneğinde yazılı oyunlarında tedavi edilir şekilde içgörü elde edebilirsiniz. Bu araştırma özellikle ölüm ve şiddet teması üzerinde duruluyor rağmen, aynı zamanda benzerlik ve aralarındaki farklılıkları bir noktaya yapmak gibi her iki oyunlarında karakterlerin saçma davranış gibi diğer konulara değinmektedir. Ayrıca, bu çalışmanın kapsadığı bu karakter 'karıştı kimliği, kararın yapma becerileri onların eksikliği ve varoluşçuluk kendi inanç vardır. Hayatın bakarak aynı şekilde yansıtan ve anlamsız ve boş hayatında hapsolmak muzdarip her oyunda iki ana erkek karakter vardır.
This study is concerned with the theme of violence and death in Tom Stoppard's play Rosencrantz and Guildenstern Are Dead within the framework of Theater of the Absurd, a literary genre that originated in Europe in the late 1940s after the Second World War. Basically, the paper centers on an analysis of Rosencrantz and Guildenstern Are Dead (1966) with special emphasis on the theme of death and violence. Additionally, references will be made to Samuel Beckett's play Waiting for Godot (1949) to highlight the influence of Waiting for Godot on 'Rosencrantz and Guildenstern Are Dead'. Through this comparative approach, one can gain insight into the way this theme is treated in plays written in the tradition of Absurd Drama. Though this research mainly focuses on the theme of death and violence, it also refers to other topics such as the absurd behaviour of the characters in both plays, making a point of the similarities and differences between them. Also covered in this study are these characters' confused identity, their lack of decision's making skills and their faith in existentialism. There are two main male characters in each play, who reflect the same way of looking at life, and suffer from being trapped in a meaningless and empty life.