Tarihsel, Marksist, ve feminist bakış açıları ile yorumladığımızda, Ann Radcliffein Udolphonun Gizemleri adlı romanında, tarihin feodal sistemden kapitalist düzene ilerleme sürecinde kadının durumunu ana tema yaparak, bu geçiş dönemini tasfir ettiği söylenebilir. Radcliffe eski sistemi Apollonian (yani akıl ve uyum) olarak kabul ederken, yeni düzeni de Dionysian (yani içgüdü ve karmaşa) ile bağdaştırmıştır. Yazarın yarattığı outopiada (olmayan yer) ana karakter Emily ve diğer iyi karakterler yerleşik feodalitenin doğrularını temsil ederken, Montoni ve arkadaşları ise onsekizinci yüzyılın gelişmekte olan kapitalizmini ve bu yapının yıkıcılığını anlatmaktadır. Romanın sonunda eski sistemin yeni düzene karşı kazandığı zaferin üzerinde önemle durulmasına rağmen, Radcliffein önerdiği çözüm tatmin edici değildir; çünkü ana kahraman Emily basmakalıp bir karakter olarak kalmış, aidiyet hissettiği erkek-egemen toplumda halen bir erkeğin korumasına muhtaç, savunmasız bir genç kız tiplemesinden öteye gidememiştir. Bu yüzden Radcliffe, kendine güveni yüksek, devrimci bir karakter yaratamamış ve dolayısıyla kadın kimliğini koruyup destekleyen daha gelişmiş bir kültürel yapıyı eserinde ortaya koyamamıştır.
If interpreted from the historical, Marxist, and feminist viewpoints, Ann Radcliffe in The Mysteries of Udolpho can be said to have depicted the historical progression from the feudal to the capitalist order, with the position of woman in this transformation constituting the central theme of the novel. Radcliffe sees the old system as a form of Apollonian (rational and well-organized) order, while she associates the new system with the Dionysian (irrational and chaotic) disorder. In such an outopia (nowhere and everywhere), Emily, the virtuous protagonist, and the other good characters represent the established feudal system, while the evil antagonist Montoni and his band stand for the burgeoning capitalism of the eighteenth century and its rough destructiveness. Though Radcliffe puts emphasis on the triumph of the old over the new system at the end, her solution fails, for Emily, the protagonist of the novel, remains stereotypically flat, for she cannot be more than a helpless maiden who still needs the protection and support of a male in her male-dominated society. Hence, Radcliffe fails to create for her audience a self-reliant revolutionary female character and, by extension, a better paradigm in support of the female identity.