Her bir sanayi devrimi ile yaşanılan teknolojik gelişim safhası, çalışanların günden güne daha yoğun bir şekilde çalışmalarına neden olmaktadır. Nitekim bu teknolojik gelişmelerin getirmiş olduğu hızlı değişim ve hızlı karar alma zorunluluğu işverenleri ve çalışanları daha fazla çalışma yönünde güdüleyebilmektedir. Ayrıca bilgi iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler nedeni ile iş ve özel hayat sınırı birçok sektörde artık iyice belirsiz bir hal almaktadır. Ara vermeden, devamlı çalışmaya bağlı olarak ortaya çıkan bir duyguyu, sağlığı, mutluluğu ve diğer kişilerle olan ilişkileri negatif yönde etkileyecek düzeyde sürekli çalışmayı ifade eden işkoliklik kavramı, işverenler için verimlilik açısından olumlu gibi görünse de aslında uzun dönemde çalışanın iş aile çatışması yaşamasına neden olabilecek olumsuzlukları barındırmaktadır. Bununla birlikte, çalışanlar bazen kendi sorunları nedeni ile işyerinde daha fazla kalmak isterlerken bazen de iş güvencesizliği nedeni ile bunu bir zorunluluk olarak görebilmektedirler. Bu kapsamda, bu çalışmada Ankara'da bir Teknoparkta çalışan mühendislerin oluşturduğu örneklem üzerinden iş aile çatışması ile işkoliklik ve iş güvencesizliği arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Bu maksatla 153 katılımcı ile anket yöntemi ile elde edilen veriler, korelasyon ve çoklu regresyon analiz yöntemleri ile incelenmiştir. Araştırma bulgularına göre, işkoliklik ölçeğinin alt boyutlarından aşırı ve kompulsif çalışma ile birlikte iş güvencesizliği ölçeğinin sadece niceliksel alt boyutu, iş aile çatışması ölçeğinin iş aile ve aile iş çatışması boyutları ile istatistiksel olarak anlamlı ve pozitif bir ilişkisinin olduğu tespit edilmiştir. İş güvencesizliğinin ikinci alt boyutu niteliksel iş güvencesizliğinin ise iş aile çatışması üzerinde anlamlı bir etkisi tespit edilememiştir. Ayrıca işkoliklik ve iş güvencesizliği kavramları birlikte incelendiğinde işkolikliğin iş güvencesizliğinin önüne geçerek iş aile çatışmasını yüksek düzeyde etkilediği görülmektedir.
The technological development phase experienced by each industrial revolution causes employees to work more intensively day by day. The rapid change brought about by these technological developments and necessity of making quick decisions can motivate employers and employees to work more. Moreover, due to the progress in information communication technologies, business and private life boundary has become increasingly uncertain in many sectors. Although, in terms of productivity it may seem positive for employers, workaholism expresses continuous work that arises from ongoing work without interruption at a level that will negatively affect health, happiness and relationships with other people; it contains the negativities that may cause long-term work-family conflict. However, employees sometimes want to stay longer in the workplace because of their problems, and sometimes they see it as a necessity due to job insecurity. In this context, in this study, the relationships between work-family conflict and workaholism and job insecurity are examined through a sample of engineers working in a Technopark in Ankara. For this purpose, data obtained by a questionnaire with 153 participants were analyzed by correlation and multiple regression analysis methods. According to the findings of the study, only subdimensions of workaholism, working excessively and working compulsively; and subdimension of job insecurity, quantitative job insecurity, were found to have a statistically and positively significant effect on both work-family and family-work conflict. The second sub-dimension of job insecurity, qualitative job insecurity does not have a significant effect on work-family conflict. Besides, when the concepts of workaholism and job insecurity are examined together, it is seen that workaholism affects work-family conflict more than job insecurity.