Much has been said about Wuthering Heights and Emily Bronte. Literary criticism that surrounds
the work and its author, however, still continues to haunt the situations of both the novel and the
novelist. Rejecting the formal tone and abstract subject matter of the criticism produced so far, I, in this article, analyze the text and its author from deconstructive, biographical, and reader response
perspectives. Bronte wrote Wuthering Heights in the Victorian Age, when literary trend was concerned with the urban life. Despite being much discussed in literary circles and appreciated for its out-of-tradition themes, the work is neither the product of the age, nor does it belong to the anterior romantic (or gothic) tradition. The novel is down to earth within the unique conditions it was written, and this is because the writer was a unique personality to produce such an unclassifiable masterpiece.
Wuthering Heights (Uğultulu Tepeler) adlı roman ve yazarı Emily Bronte’yle alakalı şu ana kadar pek çok şey söylenmiştir. Eser ve yazarının üzerine yapılan eleştiriler durumu daha da karmaşık hale getirmek üzere devam etmektedir. Bu yapay ve karmaşık eleştirel yaklaşımı reddederek, makalede eseri ve yazarını yapıbozumcu, biyografik, ve okuyucu odaklı bir yaklaşımla tekrar ele alıyorum. Bronte Uğultulu Tepeler adlı romanını Victoria Çağı’nda, edebiyatın daha çok şehir yaşamıyla ilgilendiği dönemde yazmıştır. Edebiyat çevrelerinde gelenek dışı temalar kullanması sebebiyle çok tartışılıyor ve değer veriliyor olmasına karşın, bu eser ne kendi çağına ne de bir önceki romantik (ya da gotik) geleneğe aittir. Roman, yazıldığı olağan dışı şartlar dahilinde dünyevi olanı yansıtmaktadır çünkü Emily Bronte’nin yaşamı ve kişiliği böylesi tanımlanamaz bir başyapıt ortaya çıkaracak olağandışılık sergilemektedir.