This article aims to focus on the problem of whether masnavi, one of the most
significant narrative forms in Ottoman poetry, and novel, as a narrative form that
became popular in Ottoman literature through the Westernization period, are
interrelated. In masnavi, the lack of rhyme relations between beyits and a limit for the
number of beyits provide poets with the opportunity to extend the subject they write
on, and in this way, masnavi became one of the favourite narrative forms in Ottoman
poetry. In spite of the fact that there are many masnavi types such as religious,
sufistic, humorous, moral, didactive, epic etc., romantic masnavis - since they include
elements like characters, episode, time and space - are more comparable with the
novel genre which includes the same elements. In this regard, this study will focus on
romantic masnavis, on the basis of Şeyhî’s Hüsrev ü Şîrîn, the main theme of which is a
love affair. Despite being invented and progressed in different societies, contexts and
having different structural features, this study will include the ideas on the
comparable relations between these two genres. The genres, masnavi and novel,
converge on in terms of plot, basic and additional texts, and, in this sense, differing
narrators. In this context, a comparison in terms of the “narrator” provides the
masnavi genre to be rendered within new viewpoints.
Bu çalışma, Osmanlı şiirinde en çok kullanılan anlatı türlerinden biri olan
“mesnevî”nin Batılılaşma çabaları ile birlikte edebiyatımıza giren “roman” türü ile
ilişkilendirilip ilişkilendirilemeyeceği konusuna odaklanmayı amaçlamaktadır.
Mesnevî türünde beyitler arasında kafiye bağlantısı bulunmaması ve beyit sayısının
sınırlı olmaması, şairlerin işledikleri konuyu istedikleri kadar genişletmelerine imkân
sağlamış ve böylece mesnevî, Osmanlı şiirinde en çok kullanılan nazım şekillerinden
biri olmuştur. Her ne kadar mesnevî türü; dinî, tasavvufî, mizahî, ahlakî ve öğretici,
savaş ve kahramanlık gibi geniş bir yelpazeye yayılsa da kişiler, olaylar, zaman, mekân
gibi öğeleri de içermesi açısından aşk konulu mesnevîler, hemen hemen aynı öğelere
sahip olan roman türüyle kıyaslama yapmaya daha müsait görünmektedir. Bu
bağlamda, ana izleği aşk olarak kabul edilen Şeyhî’nin Hüsrev ü Şîrîn mesnevîsi
örnekleminde aşk konulu mesnevîlere odaklanılacaktır. Bu çerçevede yürütülecek
olan çalışmada, her ne kadar farklı toplumlarda, farklı bağlamlarda ve farklı yapısal
özelliklerle ortaya çıkıp gelişse de aynı zamanda ortak özelliklere de sahip olan bu iki yazınsal türün karşılaştırılabilir olup olmadığına ilişkin görüşlere de yer verilecektir.
Çok katmanlı olay örgüsü, temel metin ve eklenti metinlerin varlığı ve bu doğrultuda
farklılaşan anlatıcılar sayesinde roman ve mesnevi türleri birbirine yaklaşmaktadır.
Bu bağlamda, “anlatıcı” açısından yapılacak bir karşılaştırma, mesnevî türünün
yorumlanmasında yeni olanakların ortaya çıkmasını sağlayacaktır.