Özet:
İnsan haklarına yönelik Karl Marx’ın eleştirisinin temel argümanlarından biri kuşkusuz bu hakların politik niteliğiyle ilgilidir ve bu yönüyle insan haklarına insan doğasına dayanılarak getirilen açıklamaları hedef alır. Bu haklar modern devlet ve sivil toplumun geliştiği mecradan bağımsız ele alınamaz. Liberal özgürlük anlayışının içerisinde formüle edildiği sivil toplumun kendisinin bir devleti gerektirmesi gibi sivil toplum üyesi insanın hakları da devlet aracılığıyla elde edilen haklardır. Devletin insan ile insanın özgürlüğü arasındaki aracı rolüne vurgu yapan politik özgürleşme, aynı zamanda devletin de din, mülkiyet, cinsiyet vb. gibi özel yaşama ilişkin ayrımlardan özgürleşmesini ifade eder. Her ne kadar politik özgürleşme kapitalist üretim ilişkilerini yansıtsa da yine de Marx için bir değer taşır. Taşıdığı bu değer sayesinde hegemonik ilişkilerin örgütlenmesinde kritik bir rol kazanır.